Çocuklarınız sizin çocuklarınız değildir.
Onlar kendini özleyen hayatın oğulları ve kızlarıdır.
Onlar sizin vasıtanızla gelir, ama sizden gelmezler.
Ve sizinle birlikte olmalarına karşın, size ait değildirler.
Siz onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil,
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz, ruhlarını değil,
Çünkü onların ruhları, rüyalarınızda bile ziyaret edemeyeceğiniz yarının sarayında yaşar.
Sizler onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz, ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın.
Sizler, çocuklarınızı canlı oklar olarak fırlatan yaylarsınız.
Oku atanın elinde seve seve eğiliniz.
Halil Cibran, Ermiş
Anne babalar çocukları için en iyiyi en doğruyu isterler. Acaba, biz anne babalar, çocuklarını yönlendiren, yapılandıran, onlara doğruyu göstermeyi amaç edinen kişiler olarak, çocuklarımızı yeterince tanıyor muyuz, anlıyor muyuz? Tüm anne babaların amacıdır, çocuklarını anlamak, onları başarıya yöneltmek…
Oysa onları tanımak, anlamak için ne anılarımız, ne de kendi yaşantılarımızdan edindiğimiz bilgiler yeterli değildir. Kendi deneyimlerimiz çocuklarımıza uymaz, çoğu zaman bizlerden çok farklı düşünürler. Kısacası, çocuklarımız biz anne babaların kopyası olmadığı gibi, bizim uzayan bir parçamız da değiller. Bizim kafalarımızda onlar için birer gelecek planı vardır. Çoğunlukla da bu gelecek planı bizim yaşadıklarımızdan daha iyi bir gelecek, ya da bizim hayallerimizi gerçekleştirmeye yönelik bir gelecek olabilir. Ama çocuklarımız bizim onlar için kurduğumuz geleceği değil, kendi geleceklerini yaşayacaklardır. Tıpkı bizlerin bizim anne babalarımızın bizim için hayal ettikleri gelecekleri yaşamadığımız gibi. Peki çocuklarımızı nasıl yönlendirebilir, rekabetin ve çok zor koşulların var olduğu zamanımız koşullarında mutlu ve başarılı olmalarını nasıl sağlayabiliriz?
Onları tamamen başıboş mu bırakmalıyız? Yoksa yaşamlarında çok önemli olan okul hayatlarında başarılı olmaları için sürekli ders çalış mı demeliyiz? Evet, hiç de kolay değil dengeyi sağlamak. Bizim eğitim sistemimizde karne ise, üzerlerine hayallerimizi kurduğumuz çocuklarımızın başarılarını ölçen ve bize göstermeyi hedefleyen sembolik bir belgedir. Karne günleri bazı ailelerde çok keyifli geçerken bazı ailelerde ise hem çocuk hem de anne baba için kabus dolu saatler olabilmektedir. Anne babalar zaman zaman nasıl davranmalıyız ki çocuğumuzun başarısını olumlu yönde etkileyebilelim diye kara kara düşünmektedirler.
Her şeyden önce başarı kavramına açıklık getirmek gerekir. Başarı hep birinci olmak, her yarışta önde koşmak demek değildir. Dolayısıyla da başarı için büyülü reçeteler de yoktur. Başarı kişinin kendi yetenekleri oranında kendini geliştirmesidir. Çünkü başarı kişinin kendi yetenekleri ile sınırlıdır.
Akademik başarısızlık veya okulda düşük başarı, potansiyel ile performans arasındaki uygunsuzluğa işaret eder ve çocuk, zihinsel potansiyelinin sağlayabileceğinden daha düşük notlar aldığında kullanılmaktadır. Bazı anne babalar için başarısızlık kabul edilemez. İlk çocukluktan itibaren çocuklarında zeka belirtileri ararlar. Her gülümseme, her davranış, her düşünce onlar için zeka belirtisidir. Daha sonra çocuklarına bunları sergiletmeye çalışırlar. Diğer bir grup anne baba, gelecekteki engelleri bir türlü düşüncelerinden silemezler. Aile içinde hep bundan söz edilir. Çoğunlukla anne babalar bir tutumdan diğer tutuma geçerler. Bazen çocuğu motive ederken bazen de çocuğun iyi çalışmadığını vurgularlar. Bu çifte mesajlar çocuğun aklını karıştırabilir. Bazı anne babalar çocuğun en küçük bir hatasına müdahale ederler.
Çoğunlukla çocuğu başarılı olan diğer kardeş, arkadaş ya da kendileriyle kıyaslarlar. Bazıları ise çocuğu hem ödüllendirme hem de cezalandırma yoluna giderler, çocuk bu durumda şaşkınlığa uğrar. Anne babanın aşırı dikkatli davrandığı durumlarda çocuk, başarısızlığın ebeveyninin kendisiyle ilgilenmesine sebep olduğunu fark edebilir ve anne babadan ilgi almak için bunu kullanabilir. Anne babalar bazen de başarısızlıktan kendilerini sorumlu tutarlar. Bu düşünce anne babaların daha da hatalı davranmalarına neden olur. Halbuki okul başarısızlığının birçok sebebi olabilir.
Peki çocuklar başarısızlık, kırıklarla dolu bir karne karşısında nasıl hissederler? Anne babalar çocuklarında umursamama gördüklerini ifade ederler. Başarısızlıktan çok bu tutuma kızarlar. Yapılan uyarılar karşısında çocuğun hemen çalışmaya başlamasını ve notlarını düzeltmelerini beklerler. Halbuki çocuk başarısızlığının sebepleri çoğunlukla görmezden gelir, bazen de gerçekten bilmez. Çocuk bilinçsizce umursamaz davranarak kendisi için zor olan bu durumla baş etmeye çalışmaktadır.
Peki, çocuklar başarısızlık, kırıklarla dolu bir karne karşısında nasıl hissederler? Anne babalar çocuklarında umursamama gördüklerini ifade ederler. Başarısızlıktan çok, bu tutuma kızarlar. Yapılan uyarılar karşısında çocuğun, hemen çalışmaya başlamasını ve notlarını düzeltmesini beklerler. Halbuki çocuk başarısızlığının sebeplerini çoğunlukla görmezden gelir, bazen de gerçekten bilmez. Çocuk bilinçsizce umursamaz davranarak kendisi için zor olan bu durumla baş etmeye çalışmaktadır.
Bazı çocuklar, başarısızlıklarını gizler, daha çok iyi notlarından söz ederler. Karne ile durumlarının anlaşılacağını düşünmezler. Diğerleri ise, saklamak için değişik yollar ararlar. Bu dönemde endişeleri, çalışmalarını daha da olumsuz etkiler. Başarısızlıktan kurtulmanın başka yolları da vardır. Kimi çocuklar kendilerini sorumlu tutmazlar. Bir sürü bahaneleri vardır. Öğretmen ona takmıştır, notlarını kırmaktadır, arkadaşları sürekli konuşarak onu rahatsız etmekte, dikkatini dağıtmaktadırlar. Okul başarılarını gerçekten umursamayan çocuklara çok ender rastlanır. Aslında hemen hepsi çok üzülmektedir. Başarılı olamazlarsa anne babalarının üzüleceğini, onları artık sevmeyeceklerini, kızacaklarını düşünmektedirler.
Anne babaların ilk yapması gereken, çocuğun, başarısızlığın aile içinde utanç verici bir durum değil, çaba sarf edilince aşılacak bir engel olarak kabul edildiğini anlamasını sağlamaktır. Çocuğu başarısızlığı nedeniyle cezalandırmak, katı bir dille suçlamak, onları oyun ve ilgi alanlarından mahrum etmek, çocuğun başarısızlığını olumlu yönde etkilemeyeceği gibi, çocuğun duygusal dünyasını olumsuz etkileyebilmekte, motivasyonunu kırabileceği gibi özgüvenini de sarsabilmektedir.
Önemli olan anne babanın, çocuğun okul başarısızlığının altında yatan nedenleri bulmaya ve çözmeye çalışmasıdır. Aile içerisinde yaşanan problemler mi, kardeş kıskançlığı mı, nasıl çalışacağını bilmemesi mi, sınav stresi mi? Çocuğun organik veya psikolojik bir sorunu mu vardır, yoksa okul mu çocuğun potansiyeline uygun değildir ve çocuk zorlanmaktadır veya sadece anne babadan ilgi almaya mı çalışmaktadır? Çözüme ulaşmak için önce durumu iyice anlamak gerekmektedir. Gerekirse aile bir uzmandan destek almalıdır.
Sonuç olarak, anne babaların kötü bir karne karşısında paniğe kapılmamaları, sorunu saptayarak çözüme ulaşmanın mümkün olduğunu ve çocuklarıyla iş birliğinde olmalarının çok önemli olduğunu unutmamaları gerekmektedir. Biz anne babalar, hayallerimizi çocuklarımızın üzerinde gerçekleştirmeye çalışmamalıyız. Çocuklarımızın da kendi hayallerinin olabilmesi ve bunları gerçekleştirebilmeleri, sorumluluk almaları ve çaba sarf etmeleri için her zaman bizim desteğimize ve yönlendirmelerimize ihtiyaçları vardır. Ama unutmamalıyız ki onların ruhları geleceğin saraylarında yaşamaktadırlar.
Yazar
Sonnur KÖSE ÖZTÜRK
Uzman Klinik Psikolog – Psikodrama Terapisti, Oyun ve EMDR Terapisti, Oyun Terapisi Süpervizörü
Detaylı Bilgi